İnsan Unutmakla Malüldür



Tüm insanlık doğarken ruhla, akılla, kalble, bedenle ve son olarak unutma ile dünyaya gelir. Bu insanın farkında olmadığı en önemli özelliğidir. Unutmak, insanın kendini unutmsaına kadar varır. O , öyle bir aşamadır ki unutma çizgisinde ne olduğunu ve amacını unutur. Niye yaşadığını , ne yaptığını, ne yapması gerektiğini unutur. Bu insanlığın arzda yürüdüğü ilk günden bu yana onu gölgesi gibi takip eder. Öyle ki ortalama her bin yılda bir peygamber ve klavuz gönderilmiştir. Her saferinde peygamberler insanlığa unuttuklarını hatırlatmış ama insan gene karanlıkta ışığa göre değil elleriyle tayin ettiği kadarıyla yol almayı tercih etmiştir. Unutkanlıktan o kadar bizarız ki, tarihin başlangıcını bile yazının icadına atfetmemiz vaziyetimizin vehametine işaret edtmekte. Pek tabi bu tutum aslında istemsiz değildir, bilakis celb edilmiştir. İnsanlık daha uzun yaşamak, dünyadan daha çok haz almak arzusuyla yaşarken kendilerinden önceki milyarlarca insanında vaktiyle benzer bir ruh haliyle varlıklarının son bulduğunu bilmek, insanlara kendi sonlarının varlığı bilgisiyle yüz yüze getirir. Bu bilgi insanı acı dolu hatıralar okyanusunda sürüklenen değersiz bir tahta parçasına indirger. Oysa insan her şeyin efendisi ve sahibidir. O kaderini bile kendisi çizebilme kudretine sahip bir varlıktır! Oysa ölüm insanı edilgen bir varlığa indirger. Bu hu-man'a ne çok ızdırap verir bilemezsiniz. Bu ızdırap o kadar kesif ve ağırdır ki, zavallı insan amacını ve ne olduğunu unutur. Tuzağa düşmüş vahşi bir hayvan gibi acısını hafifletecek herşeyi yapacak hale gelir. Nihayet insanlığından çıkar.Anlık hazlar, meşgaleler dayanılmaz "unutmayı" celb eder.

İnsanlık tek tek fert olarak, kitle olarak var olduğu anın nihai olduğunu düşünüp, ona göre yaşamdan elde ettiği faydayı maksimize etmeye çalışır. Var oluşunu son var oluş kabul eder.
Bunu anlık, günlük, yıllık, yüz yıllık bir dönemden fazlası olarak anlamak gerekir. Bir varil petrol elde edebilmek için yüzlerce masumun kanını döken insanlık bundan ötesini hesap edemez.

Kendi var oluşundan ötesini düşünemeyen beyinler için hayat çok önemli ve şiddetle! korunması gereken bir zenginliktir. Muhakkak buna yaşayan her canlı katılır, ama yaşam anlayışınızın ne olduğu önemlidir, tabi. lakin yaptıklarınız amacınıza baskın geliyorsa bu yalnız ve yalnız yabancılaşmadır. Başka da bir şey olamaz. Bu yabancılaşma, varlığa olan yabancılaşmaya yol açan ; insanın "neolduğunu unutması" neticesindedir.

İnsanın insanlığını asgari seviyde koruyabilmesi için temel olarak ne olduğunu, ne yapması gerktiğini unutmamalıdır. Aksi takdirde unuttuğu ölüm onu da unutturur.

Niye buzdan mezar


Eski mısır ehramlarını öyle yada böle herkes bir şekilde duymuş, fotoğraflarını muhakkak görmüş ve nasıl yapıldığını üç aşağı-beş yukarı işitmiştir.Binlerce zavallı kölenin eti ve kemiğiyle inşa edilmiş bu yapılar yaptıranın anısını ve ihtişamını yansıtmakta medeniyetlerinin ulaştığı noktayı-ne nokta ama!- göstermektedir. İşte internette nokta-i nazarmda mısır ehramlarını hatırlatır.Binlerce kölenin hayat enejisni harcayan kapitalizmin, yeni oyuncağı internet beyinleri ve zamanlarımızı sömürmekte.Büyük bir güç ve zaman akışı boşluğa doğru savrulmakta. Fakat ehramların korku ve acı dolu cesameti yanında insanlığı sömüren kapitalizmin sanal iz-düşümü olan internetin tek taş üstüne taş koyabilecek bir cesameti yok.

Bu zayıflığın kaynağı ne dersiniz? tabii ki kapitalist ahlak anlayışı." Lolita"yı yazan adamı kitabı basılıp insanlar tarafından tepki görünce mahkemeye çıkarmışlar.Hakim yaptığının suç olduğunun farkında olup olmadığı sorulduğunda " üstüne küçükler için zararlı olabilir şeklinde yazdık" diyerek suçsuz olduğunu söylemesi gibi her şeyin çabuk sebest ve çok sayıda olması zihnimizi bir enformasyon bombadumanına tabii tutuyor ve geriye uyuşmuş, tepkisiz bir yığın kalıyor. "Tren kazasında 200 kişi öldü","........... 'da olan depremde 100000 kişi öldü"
diye duyduğumuz, haberlerin bizim için istatistikten ve rakamdan başka bir anlamı yok!
Verdiğim örneklerdeki-rabbim benzerlerini insanlığa yaşatmasın- sayıları bile alışmışlığın duyarsızlığı ile ezbere geçtiniz gittiniz değilmi. hıh


İşte bu duyarsız insanlıktan kaçmak ve uzaklaşmak için kendime bir sibirya bileti aldım. Sibiryada ahşap bir ev yapıp okumak isteyeceğim kitaplarımla bu medeniyetin dışıda bir boyut ve zamanda yaşamak ve vakti geldiğinde kavrularak geçen yaşamıma rağmen sibiryanın soğuk kar ve buzu üstüne uzanıp Sabir Türklerinin yaşamış olduğu bu toprakta serin bir sonnefes vermek istediğimden buzdan mezarıma çekildim. "Peki ya bu blog(hiç sevmedim) nerden çıktı ? " eski denizcilerin ne kadar yol aldığını görmek için suya bıraktıkları nesnelere "prakete" denirdi işte buda benim praketem. buzdan mezarımdan sizlere yolladığm praketem .Neyi mi ölçeçeğim?. Kainatın dipsizliğni mi ?hayır! intenet boşluğunun kapitalist ahlak kadar boş ve midesiz oluşumunu mu? hayır! sadece benim praketem. Buzdan mezardan vahşi dünyaya......

White Rabbit